© Isparta Gündem 32 Haber

Gerçek bir güle hasret kalan kadınlar, sanal güllerle boğuluyor

Bir video dolaşıyor sosyal medyada. TikTok’ta açılan bir canlı yayında, bir baba küçük yaşlardaki kızını oynatıyor; ekranda yüzlerce kişi izliyor, bazıları yorum yapıyor, bazıları sanal hediyeler gönderiyor. Yayına denk gelen bir vatandaş dayanamıyor ve tepki gösteriyor. Tepkiyi alan baba ise şöyle cevap veriyor:

"Gerek yok yazan yazsın. Onlarla mı, çakallarla mı uğraşacağım? Ağzının suları akıp duruyor o çakalların. Uğraşamadığı ciğere murdar diyorlar işte."

Bu cümle sadece bir savunma değil. Bu cümle, içinde olduğumuz dönemin ruhunu, bozulmuş vicdanını, parçalanmış ahlaki yapısını ve paramparça olmuş aile değerlerini ifşa ediyor. Yani biz, yalnızca bir baba figürünün dijitaldeki yansımasına değil; çöküşün bir fragmanına şahit oluyoruz.

Ne Oldu Bize?

Kadını, anneyi, kızı, kardeşi el üstünde tutmakla övünen, “cennet annelerin ayakları altındadır” diyen bir toplumun bazı babaları, kızlarını birkaç sanal gül karşılığında ekran önüne çıkarıp ‘izlenmeye değer içerik’ hâline getiriyor.

Nerede yanlış yaptık?

Bir zamanlar kızına ‘gözünün nuru’ diyen babalar, şimdi kızlarının dijital varlığını maddi kazanca dönüştürmeye çalışıyor. Bir kız çocuğunun dansını, mimiklerini, mahremiyetini paraya çevirmek için bir yayına meze eden bu davranış, yalnızca etik dışı değil; aynı zamanda toplumun temelini sarsan bir dönüşümün göstergesidir.

Bu sadece bir bireyin hatası değil. Bu bir sistemin, bir çağın, bir zihniyetin ürünü. Takipçi sayısı kadar değerli olduğumuz bir çağda, mahremiyet ucuzladı, sevgi sayılara, ilgi pazarlığa döküldü. "Ne izleniyorsa onu üret" mottosuyla hareket eden bireyler, artık üretmiyor; sadece gösteriyorlar. Ve maalesef en çok da çocuklar bu gösterinin kurbanı oluyor.

"Ağzının Suları Akan Çakallar" mı?

Baba, haklı olarak bir tehlikeye işaret ediyor: "Ağzının suları akıp duran çakallar..."
Ama yanıldığı nokta şu: Onların varlığını kabul ediyorsan, o çakalların karşısına kızını çıkarmamalısın. Yarın torununun karşısına annesinin bu dans videosu çıktığı zaman buradaki suçluluk payını ne derecede sorgulayacaksın? 

Bugün TikTok’ta dans ettirilen bir çocuk, yarın sahipsiz bırakılmış bir birey olarak hayata karşı nasıl duracak? Babasının onu izlenme uğruna ortaya koyduğunu bilen bir çocuk, kendini ne kadar değerli hissedecek? Her şeyin izlenmeye değer olup olmadığına kim karar veriyor?

Sınırlar, Sorumluluklar ve Sessizlik

Toplum olarak bir sınır ihlaline daha sessiz kalırsak, bu sessizlik büyür, yayılır ve sıradanlaşır. Bugün "ne var canım, çocuk sadece oynuyor" diyorsak, yarın bir çocuğun maruz kaldığı istismara “ama takipçileri vardı” demeye başlarız.

Ebeveynlik, çocuğun ekranını değil, ruhunu korumaktır. Bir çocuğun fiziksel güvenliği kadar dijital mahremiyeti de önemlidir. Baba olmak sadece bakmak değil, korumaktır. Özellikle de görünmeyen tehlikelere karşı.

Her çocuğun, her kızın en güvenli yeri babasının yanı olmalı. O güvenli limanı, birkaç sanal hediye uğruna kaybetmeye kimsenin hakkı yok.

Kız çocukları sosyal medya içeriği değil, geleceğin umudu ve onurudur.

Yorum sizin. Ama sessizlik artık bizim suç ortaklığımız olabilir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER